Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

Bu iki ödevi de yapamazsınız!

Dün bir kitapta San Francisco Üniversitesi’nden bir hocanın öğrencilerine verdiği ilginç bir ödevi okudum.
Hoca şöyle bir ödev veriyormuş: “Önümüzdeki 24 saat boyunca hiçbir şekilde yakınmak, şikayet etmek yok… Hiçbir konuda!”
Doğal olarak öğrenciler hemen ödevin çok zor olduğundan “yakınmaya” başlıyorlarmış!
Sizce bu ödevi kaç öğrenci başarıyla tamamlamış olabilir? Tahmin edin, 3, 5, 8?
Aklınızdan “hiç” yanıtı geçmiş olabilir mi bilmiyorum ama bu ödevi başarıyla tamamlayan hiç olmamış.
23 yılda ise toplam 5 öğrenci başarılı olmuş. 23 yılda yalnızca 5 öğrenci!
Okuduğum bu ödevin konusu, geçen yıla kadar “İmaj Yönetimi” dersinde kendi öğrencilerime verdiğim ödevi anımsattı: “Gelecek derse kadar, önümüzdeki bir hafta içerisinde seçeceğiniz herhangi bir günde hiç konuşmayacaksınız. Konuşmak zorunda kaldığınız durumları ve gerekçelerini not edeceksiniz.”
Bizimkiler ödevden yakınmıyorlar, tam tersine eğlenceli buluyorlardı. Sonuçlar mı? Beni hiç şaşırtmıyordu.
Hepsi bir şekilde kendilerini konuşmak zorunda hissediyordu. Ödevini başarıyla tamamladığını iddia eden bir öğrencimin çözümü ise konuşmak istediğinde bunu yazarak yapmasıydı!
Geçtiğimiz öğrenim döneminde bu ödevi vermekten vazgeçtim. Konuşmaya hevesli, iletişim kurmaya uzak bir yaşam biçimine sahipti çoğumuz.
Biraz sufiliği özendirme sayılmazsa eğer, önereceğim şey arada bir ruhunuzu, kulaklarınızı sessizliğe teslim etmeniz.
Yalnızca kendinizi dinleyin. Daha az sözcükle daha iyi sonuçlar alınabildiğini deneyimleyin.
Beden dilinizin dünyanın bütün dillerini bildiğini keşfedin.
Ama iddia ediyorum, ne San Francisco Üniversitesi’nde verilen ödevi, ne de benim Fakültemde verdiğim ödevi yapabileniniz çıkmayacak… Çıkarsa eğer bana değil ama kendisine bir iyilik yapmış olacak.

AKLIMDA KALAN

Terzinin kendi söküğünü dikememesi: İnsanın dostları hakkında yazması zordur. Ne onları incitmek ne de onlara karşı fazlaca korumacı olmak istersiniz. Haberci-haber arasında mesafe gerekir etik olarak. Neyse ki haberci değilim! AKP Genel Başkan Yardımcısı Edibe Sözen dostluğundan keyif aldığım siyasetçilerden biri. Kendisi de iletişim profesörü olduğu için ortak noktamız çok, anlaşmamız kolay. “Gençleri Koruma Kanunu” içerisinde ilk ve orta öğrenime ibadethane önermesiyle gündemdeydi geçen hafta. 2003’den itibaren AKP’nin iletişim stratejilerini ve 2004 yerel seçimlerinin stratejilerini belirleyen önemli isimlerden biri olan meslektaşım Edibe, böyle bir şey yapmış olabilir miydi? Dün kendisiyle konuştuk. “Meclis’e verilmiş bir önerisi olmadığını, taslak bir çalışma olduğunu, üniversiteler için ve diğer dinleri kapsadığını, kendisinin yanlış anlaşıldığını” söyledi. Arkasından “Camisi bu kadar bol bir ülkede neden okula mescit önerisi getireyim ki?” diye ekledi. Ben ise eğitim kurumlarında hangi dine ait olursa olsun ibadethane fikrini doğru bulmayan biriyim. Sevgili Edibe de ya yanlış anlaşıldı ya da derdini yanlış anlattı. Benim de başıma iletişim kazaları gelir. Terzi kendi söküğünü dikemiyor sonuçta.

(Haberturk.com 12.08.2008)