Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

60 milyon dolar işinde Erkan Mumcu'nun suçu yok mu? Var

Madem tatili bir kez böldük öyleyse yazmaya devam edelim.

Yalnızca 3 gün yazmamıştım oysa, tatil yapmak vardı niyette. Benim neyime gerekse…

Oldum olası zamanlama başarısızlığım vardır.

Hatta bir keresinde sevgilimle barışacağım tutmuştu da onu da, onun yeni sevgilisiyle buluşacağı güne denk getirmeyi başarmıştım.

Kötü zamanlamanın zirvesi budur derken, meğer daha kötüsü varmış.

Anayasa Mahkemesi’nin tarihin en kısa kararını benim 3 güncük tatilimde vermesine girmiyorum bile.

Ama yazması bir yıldan fazla süren Ergenekon iddianamesine “açıl susam açıl” denmesin mi? Olaylar, isimler etrafa saçılmasın mı?

Ne zaman?

Benim 3 güncük tatilimde.

Ne ararsan var, ne ararsan yok bir iddianame. İnandırıcı olmak için isim üstüne isim eklendikçe, inandırıcılık tozu dumana katıp gitmiş.

Sorusu, dedikodusu çok, yanıtları yok. İşte size nur topu gibi bir postmodern iddianame.

Reklam yapmanın da, örgütlü protestonun da suç olarak işlem gördüğünü ne zaman öğrendik?

Benim 3 günlük tatilimde.

Meğer Cumhuriyet gazetesinin reklamları suça kanıtmış.

Meğer ATO Başkanı Sinan Aygün esnafı Hükümete karşı örgütleyip sokağa dökmekle suçlanmış.

“Yuh!” dedim içimden. Plajda (sosyetecesi biiçte) herkes bana bakmasın mı? Meğer içimden değil, dışımdan demişim.

Esnafı Oda Başkanı Aygün örgütlemeyecekse kim örgütleyecek? Fatih Ürek mi?

Hukuk Fakültelerinde “örgütlü toplum ve çağdaş toplum” ilişkisi anlatılmıyor demek ki, biri savcıya anlatsın.

Yeni bir zirvemiz de oldu Çukurambar’da. Hem zirve hem de çok gizli. Kim kimden gizliyor? Başbakanla Cumhurbaşkanı enişte hariç ülkedeki herkesten.

Adının zirve olmasına bakmayın Başbakanla Cumhurbaşkanının buluştuğu yer “çukur”da. En yüksek zirve, en alçak semtte oldu işte.

Ne zaman?

Benim 3 güncük tatilimde.

Başbakan Erdoğan, Mehmet Ağar’a 60 milyon dolar rüşvet vermekle suçlanıyor.

Ne zaman?

Benim 3 güncük tatilimde.

İnsanlar tatile giderken aşk meşk kitapları alıyor yanlarına, ben binlerce sayfalık Ergenekon iddianamesini almadığım için pişman oluyorum.

Millet plajda güneşe doğru döndükçe ben iddianameyi yanımda getirmediğim için yattığım yerde dört dönüyorum.

Başbakan, Ağar’a rüşvet vermiş. İddianamede yazıyor.

Peki Mehmet Ağar 60 milyon dolara siyasi geleceğini satar mı? Sanmam.

Evet, siyasette her şeyin satılık olduğu durumlar vardır. Ama bu kadar olur mu şüpheliyim. Ama durumda tuhaflık olduğu kesin.

22 Temmuz öncesi Anavatan-DP birleşmesinin umutla beklenişini hatırlayın. Başarsalar %15’i geçecekleri neredeyse kesin. Ülkenin siyasi yapılanması hepten değişecekti.

Ağar'ın listeleri YSK'ya teslim etmesinden önceki 'son anda' ben oradaydım!

O “son an”da, listelerin YSK’ya teslim edilmek üzere son şeklini aldığı, üzerine rivayetlerin muhtelif olduğu o “son an”da oradaydım! Belgesel adı gibi oldu, ilerde belgeselini yapmayı gerçekten isterim.

Türk siyasetinin gördüğü en ideal, en kompleksiz, en mükemmel lider eşi Emel Ağar orada, o anda, onun evinde olmamı istemişti.

Kocasının etrafındaki insanlara güvenmezdi. Hoş, ben liderlerin etrafındaki kimseye güvenmem dostlarım hariç.

YSK’ya listelerin verilmesine bir saat kalmış, Erkan Mumcu adına Ağar’ın evine gelenler, Mumcu’nun yalnızca bu tarihi işbirliği bozulmasın diye verilebilecek tüm tavizleri vermeyi kabul ettiğini söylemişlerdi. Tanığım!

Partisinin ve kendisinin prestiji için taleplerini en aza indirmişti. Ayrıntılarını ilerde yazarım.

Beni ve oradaki herkesi şaşırtacak kadar taleplerinden vazgeçmişti.

Mumcu'nun suçu var mı? Var

Çünkü bu işbirliği biterse toparlanmalarının zor olacağını iyi biliyordu.

Mehmet Ağar ise Mumcu’nun yapıcı tavrına rağmen birlikteliğe ayak diriyordu. Duruma Emel Hanım ve ben müdahil olmak istedik, izin vermedi.

Sonuçta Ağar kendi listesini YSK’ya gönderdi. Yüzü bugün gibi aklımda.

O süreçte, hayalleri kırılan insanlar suçun kimde olduğunu çok aradılar.

Bir türlü içinden çıkamadığı imaj sorunu yüzünden akıllarına önce Erkan Mumcu geldi. Yanıldılar.

Mumcu’nun bugün siyasete kırgınlığı birleşmenin olmamasından daha çok o süreçte kendisine yöneltilen suçlamalardır.

Siyasetçi, işadamı yemeklerinde “işi Erkan Mumcu bozdu” diye ahkam kesenlere tanık olduğum her zaman tavrımı hep koydum.

“Mumcu bozmadı, biliyorum çünkü o sırada oradaydım!” dedim. Kimseden duymadım, ben oradaydım, o anda, o evde.

Mumcu işlemediği bir suçun bedelini ödemek zorunda kaldığından kendisini siyasetten uzak tutmak istiyor şimdilerde.

Kırılmış. Kırıklardan elleri ve yüreği kanamış. Öyle olduğu için de şimdi evden uzak bir limanda gemiden inmeye niyetli.

Kendi bileceği iş. Demek ki, Mustafa Kemal’in “yorulmamak üzere yola çıkanlar hiç yorulmazlar” grubunda değilmiş.

Mumcu’nun hiç mi suçu yok? Büyük bir suçu var: Güvenilir, ülkesini ve milletini her şeyin üzerinde tutan bir siyasetçi imajını yaratmamak!

Ne zaman Erkan Mumcu haberi okusam aklıma Seguela’nın “büyük lider olmak için düşük IQ gerekir. IQ’su düşük olanı idare etmek kolaydır” sözü gelir.

Mumcu’nun IQ’su kaç, bilemem ama idare edilmesi imkansız!

Mahkeme sürecinde Başbakanla Ağar’ın rüşvet konusu açıklığa kavuşacaktır.

Ancak DP-Anavatan birleşmesinin bozulma nedeni açıklığa kavuşmadan merkez sağın cenazesi kaldırılamaz.

AKLIMDA KALAN

Aşk, seks ve ilişki yazarı Nuran Yıldız: Internet sitelerinin birinde gördüm. Dün. Adımın karşısına “aşk, seks ve ilişkiler üzerine yazıları var” yazmışlar. Bu okuduğunuz 104. yazım. Aşağı yukarı 10 tanesi hariç hepsi siyasal iletişim ve siyaset yapma biçimi üzerine. Hoş, onlar da bir tür aşk ve ilişki yazısı ama kasıt o değil. Arada bir cumaları aşk ve ilişkiler üzerine yazıyorum ama seks üzerine neredeyse hiç yazım yok. (Yazmak istemez miyim? İsterim elbette o ayrı.) Demek ki “aşk yüzyılı bitti, seks yüzyılı başladı” yazımın etkisi pek fazla olmuş. Ne var ki o yazı da seks üzerine değil, daha çok biten aşklar üzerineydi. Anladığım o ki bazı alıngan okurlarım üzülecek ama aşkın ve ilişkinin siyaseti dururken ülkenin siyaseti üzerine yazmam koca bir aptallık!

(Haberturk.com 01.08.2008)