Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

Bu kez bağlanan TSK'nın basireti mi?

Süleyman Demirel’in siyaset sahnesinde sayısız kez gidiş gelişlerinin önemli bölümünde askerin rolü vardır. Hatta askerî müdahaleler konusunda uzmanlaşmış tek sivildir denebilir kendisi için.
İşte O Demirel, askeri müdahalelerin (darbe ya da muhtıra) nedenlerini siyasetçilerin basiretinin bağlanmasıyla açıklar. Basiret bağlanması yani anlayış, kavrayış ve uzağı görme becerilerini yitirme hali.
Gerçekten de her müdahale öncesinde siyasetin durumunu açıklamak için kullanılabilir basiret bağlanması. Ne basiretmiş ama.
Daha bir ay önce piyasaya çıkan 'Tanklar ve Sözcükler' kitabı için araştırmalarım sırasında bu basiret bağlanması durumuna pek çok kanıt buldum.
27 Mayıs öncesi Org. Cemal Gürsel Başbakan Menderes’e bir mektup yazıyor. Özetle “Antidemokratik uygulamaları kaldırmazsanız, ülke için de partiniz için de iyi olmaz” diyor. Üstelik bir siyasetçiden özgürlük talep eden asker pek sık rastlanır bir şey değildir yeryüzünde. Bu uyarıya rağmen sonuç malum. Menderes’in basireti bağlanınca ülkeye darbe iniyor.
12 Eylül’den bir yıl önce Aralık 1979’da, bu kez Org. Evren “Eğer bu gidişe bir son verilmezse darbe kaçınılmaz olur” açıklaması yapıyor. Demirel ve Ecevit’in basireti hoop yine bağlanıyor.
Tam bu günlerde Cumhurbaşkanlığı seçimi, 27 Nisan bildirisi, türban sorunu sonrasında içimden “Eyvah yine mi şu basiret bağlanması!” derken..
Bizzat AKP hem ağlarım hem giderim dercesine hem yasa hazırlayıp, hem de arkada postal sesi var mı diye geriye dönüp bakarken…
AKP-MHP koalisyonundan pek çok siyasetçi, asker neden sessiz, bir konuşsa da düşüncesini öğrensek diye tedirginken..
Askerin sessizliği dalga dalga Ankara’nın sokaklarına gerilimi yayarken…
Org. Yaşar Büyükanıt konuşmasın mı? Hem de bunu bütün medyayı çağırarak yapmasın mı?
Üstelik hazırlıklı, planlı olarak ağzından sözleri dökmesin mi?
Türban meselesinde malumu ilan edip malumun gücünü zayıflatmasın mı?
TSK ve çete sözcüklerini aynı cümle içinde kullanmasın mı?
Anladığım o ki bu kez siyasetçinin değil, TSK’nın basireti bağlanmış.
NOT: İyi ki 'Tanklar ve Sözcükler' kitabını yazmışım. Bu alanda büyük bir eksik vardı. Org. Büyükanıt’ın açıklamasını yorumlayan muhabir- televizyoncuları izledim. Hepsi askerin iletişimi konusunda uzman olmuş. Hele bazıları var ki kitaptan cümleleri satır satır kendi cümlesi gibi anlatıyor. Bir yanım “Hırsızlığın bu kadarına da pes” diyor, bir yanım “Sen hocasın, bırak yazdıklarını ezberleyip öğrensinler.”

AKLIMDA KALAN

Burhan Kuzu’nun “şahsi” açıklaması: Siyaset herkesin ağzına geleni söylediği bir eylem ve söylem alanıysa bu kadar uğraş niye? Nerede zeka, incelik, derinlik, bilgi gerektiren siyaset tarzı? Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, Org. Büyükanıt’ın açıklamaları için “şahsi görüşüdür” demiş. Keşke öyle olsa ama bu rütbede ve konumdaki bir subayın şahsi görüşü ancak evinin duvarları içerisindedir. Bu basit ve herkesin malumu bir bilgiyi Anayasa komisyonu üyesi bir hukukçu bilmiyorsa…Aklına değil, ağzına geleni söyleyenlere emanetiz demektir.

(Haberturk.com 31.01.2008)