Nuran YILDIZ

ZİRVEYLE YERİN DİBİ ARASINDAKİ MESAFE

----- 03.05.2015 - 09:30 -----

Nasuhi Güngör, TRT Haber ve Spor Dairelerinin başkanlıklarına getirildiğinde.

Yapısal ve pratik iki soru geçmişti aklımdan;

Bir, haberle sporu bir araya getirmek hangi mantığın işi?

İki, Nasuhi Güngör’ün bilmediğimiz bir televizyonculuk kariyeri mi var?

Birinci soruyu gecelim, o yönetsel bir tercih olabilir.

De.

İkinci soru, Nasuhi Güngör’den bağımsız olarak bugünkü iş yapış biçiminin bir özeti gibi.

Size verilen bir koltuğa “liyakat” ölçeğine vurmadan atlarsanız, bir zaman gelir Nasuhi Beye yapıldığı gibi mancınıkla da o koltuktan en uzağa fırlatılabilirsiniz.

Şimdi. Müdür olduğu kuruma girmesi bile yasaklanmış.

Nasuhi Güngör’ü birkaç kez havaalanında görmüştüm. Etrafındaki tayfa çantasını, paltosunu taşıma yarışındaydı.

Güngör sadece bir örnek. Konuya, onun üzerinden bakanlar hata etmiş olurlar.

Konuyu, Erdoğan-Davutoğlu ilişkisinin bir sayfası olarak değerlendirenler de hata ederler.

Yeni zamanlarda tüm ilişki biçimleri kaygan. Kısa süreli, kırılgan ve geçici.

Bu duruma kimileri politik, kimileri ekonomik gerekçeler bulurlar. Durum, her ikisiyle de hem ilişkili, hem de ilişkisiz.

Bauman’ın Siyaset Arayışı’ndaki benzetmesiyle, herkes ince bir buz tabakası üzerinde yürüyor. Ve. Buz her an kırılabilir.

Öyleyse;

Kıssadan hisse bir: bulunduğunuz her türlü konum siz ne yaparsanız yapın elinizden kayıp gidecek. Tavırlarınızda öyle dikkatli olun ki, gittiğinizde arkanızdan teneke çalan olmasın.

Kıssadan hisse iki: size geçici olarak verilen payeler, gazete köşeleri, televizyon programları rehavetine kapılmayın. Zirveyle, yerin dibi arasındaki mesafe hiç şimdilerdeki kadar kısa olmamıştı.

Kıssadan hisse üç; çantanızı başkasına taşıtmayın.

CİDDİYE ALINMAM İÇİN YANLIŞ ZAMAN

Ebru Şallı’nın plates komutundaki ses vurgusunu hatırlayalım:

“Nefes aaaal.” “Nefes veeeer.”

Aynen öyle. “Ciddiye aaaal.” “Aldıysan, veeer.”

Polemik sevmem. Boş insan işidir polemik. Gerekli insanlara, gereksiz enerji tükettirir.

Ahmet Kekeç’de polemiğe girmedim, girmeyeceğim. Kendisi benim için, “ciddiye aldığım bir yazardır” demiş, sağ olsun.

Ve. Fakat. Beyefendinin bu cümlesi, hayatımın tam da “ciddiye alınsam ne olur, alınmasam ne olur” safhasına denk geldi.

Hayata bakın ki, ciddiyet sorgulaması yaptığım bu günlerde.

“Dalgacı Mahmut” triplerinde her sabah gökyüzünü boyama isteğiyle tutuştuğum şimdilerde.

Medya ve siyaset dünyasının epeyce şahsı tarafından ciddiye alınır oldum.

Bir “öğretmen”i, bir tek öğrencileri ciddiye alsın o yeterli, gerisi hikâye.

İşin aslı başlarda ben de Kekeç’i ciddiye alır, okurdum eskiden. Dedim ya, bana göre muhafazakâr medyanın ağır abisi olabilirdi.

(Bu ülkenin temel sorunlarından biri ağır abisizlik. Bir yerde ağırlık yoksa hafif yelde bile sürüklenmek kaçınılmaz.)

Ağır abiliği sevmeyip, popülist takılmayı tercih edince. Kendisi gibi düşünmeyenlerin değerlerine saygı göstermeyince.

Kullandığı dili, popülizm uğruna heba edince.

Araştırmadan, akıl terazisinden vazgeçtim, vicdan terazisine vurmadan, FETÖ’nün taşeron gazetecileri gibi haksızlıklara sağır, kör olunca.

Kekeç’i okumayı bıraktım.

Eğer. Tam da “kendi adıma hesap vermeye hazırım” diye başladığı özeleştiriyi, kendi kalemiyle bir “özeleştiri mütalaasına” çevirirse, yeniden kendisini okumaya başlayabilirim.

Ben önemli değilim, kendisinin vicdanı rahatlar. “Aldatıldık” sürüsünden ayrılmış olur. Kanımca bu da Kekeç’e iyi gelir.

Aramızdaki okur-yazar ilişkisini, Kekeç’in üslubu belirleyecek gibi görünüyor.

EĞER…

-1-
Abdülkadir Selvi, “bu yaz siyaset çok şeye gebe” diyorsa…
Demek ki bu yaz, birileri dokuz doğuracak..

-2-
Bu kadar çok Erdoğan-Davutoğlu krizinden söz edilirse, kriz yoksa bile çıkar. Konuyu yönetemiyorlar.

BİZ NE ZAMAN BOZULDUK BU KADAR

Kocası yolsuzluktan ABD’de tutuklu Ebru Gündeş, o kadar ilgi görüyor ki, konser anlaşmaları uzuyor.

Uyuşturucudan tutuklu Deniz Seki, medyamızca bağırlara basılıyor.

Mafya cenazesinde boy gösteren Oktay Kaynarca, gördüğü ilgiden oynadığı dizide bölüm başı aldığı parayı artırıyor.

Yaa biz bir zamanlar, ortada yüz kızartıcı suç olunca utançtan yerin dibine geçen bir millet değil miydik?

Ne zaman bozulduk bu kadar?

ANTALYA’NIN FALEZLERİ

Durum, “Antalya’nın falezleri, denizden topla cesetleri” durumuna döndü.

Gün geçmiyor ki falezlerden denizi seyrederken düşmeyen olmasın.

Yerel yöneticilerin falezlere bir tür set çekmesi o kadar mı zor? Anlamıyorum ki…

AKLIMDA KALAN

“Güzel olmanın yararları” üzerine güzel bir saptama: Dursun Çiçek’in kızı sevgili İrem Çiçek, “Ön plana çıkmamın nedeni hem kız çocuğu, hem avukat hem de görsel olarak iyi fotoğraf veriyor olmamdı. Yoksa bu kadar konuşacak platform bulabilir miydim, bilmiyorum” demiş. Güzel olmanın bu kadar iyi bir amaca hizmet etmesi nadir görülen bir durum. Ve üstelik bu sözle medyanın değer yargılarını gözler önüne seren naif bir eleştiri de yapmış oluyor. Dursun Çiçek, İrem’le ne kadar gurur duysa azdır.