Nuran YILDIZ

YÜZDE 75!

----- 07.04.2014 - 09:01 -----

Bizim ülkenin temel sorunlarından biri, herkesin her konuyu herkesten iyi bilmesidir.

O kadar iyi bilirler ki, sen o alanda üniversite okumuş, yüksek lisans yapmış, üstüne doktora yapmışsındır. Umurunda olmaz. Ne dersen de, karşındaki Nuh der, peygamber demez.

Yıllar yılı yazarım, konuşurum. Derim ki, medyanın siyasal davranışa etkisi sorunludur, sınırlıdır. O sınır da eser miktardadır. (Eser miktar, laboratuvarda dikkate alınmasa da olan veridir, çoğumuz biliriz.)

Hatta buna kanıtlar sunarım. 2002 seçimleri derim. Medyanın “Tayyip” diye aşağıladığı adamın gelişini önlemeye zerre tesir etmedi.

Obama’dan önceki Başkan Bush’un ikinci seçimi de Amerikan medyasına rağmen olmuştu.

Şimdi. Bu seçimlerde. Gazetelerimizin yüzde 75’i, televizyonlarımızın bir o kadarı muhalefeti destekledi. Rakamı uydurmuyorum, tek tek hesapladım. Hatta uluslararası medya da bu rüzgara dahil oldu ki, bunu hesap dışı tuttum.

Sonuç? Ortada.

Muhalefetin “Onların medyası var hep ondan oluyor bunlar” geyiği de yerle bir.

Bu resimden çeşitli sonuçlar çıkarılabilir;

Bir, medyanın siyasal davranışa etkisi eser miktardadır.

İki, medya etkisinden söz edilirse bu, olsa olsa ters etkidir.

Üç, eğer etkiliyse ve buna rağmen muhalefetin hali buysa, kapıları kilitleyip gitmek gerekir.

Dört, bu olasılıklara rağmen Aydın Doğan Hürriyet’i, CNN Türk’ü, Kanal D’yi satmak zorunda kalmamışsa, şanstan başka açıklaması yoktur.

CUMHURBAŞKANI ADAYI İLHAN KESİCİ Mİ?

Cuma akşam. Kalabalık bir grupla yemek yiyoruz. Hepsi de çok önemli politikacılar. Önemli kişiler. Bir önemsiz ben!

İlhan Kesici de var. Kendisine dönüp soruyorum: “Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adayı siz misiniz?”

Şaşırıyor. “Nerden çıkarıyorsunuz?” diyor.

Nereden çıkardığımı açıklıyorum. Kemal Beyin cumhurbaşkanı adayının niteliklerini sıralıyorum.

Kemal Bey “Tüm partilere eşit mesafede olsun” diyor. Siz öylesiniz. “Dil bilsin” diyor. Biliyorsunuz.

“İyi eğitim almış olsun” diyor. ODTÜ’den mezunsunuz.

“Dünyayı ve Türkiye dengelerini iyi bilsin” diyor. Siz gördüğümüz kadarıyla sağdan sola tam dengedesiniz.

Bunun üzerine masadakilerden biri “Üstelik” diyor, “Aşr-ı Şerif’i hem de makamıyla okur.”

Bir din cühelası olarak “Aşr-ı Şerif”in ne olduğunu soruyorum. İlhan Kesici başlıyor anlatmaya, makamlara kadar: Segâh, Hüseyni, Uşşak, Saba.

Muhafazakâr kesimin hassasiyetleri de tamam.

Masadakilere dönüp “Kemal Beyin aklında İlhan Kesici var gibi” diyorum.

Neden olmasın?

KENDİ OKURUMA NOT:

Birkaç gün önce Soner Yalçın kendi köşesinde “Beykoz Konakları CHP’den elini çek” başlıklı bir yazı yazdı. Son satırına kadar okuyunuz. Soner Yalçın’a küçük bir ek yapmak istiyorum: Beykoz Konaklarıyla birlikte onların yelkenine üfleyen asalak, teneke gazeteci/yorumcular da sadece CHP’den değil, politikanın bütününden ellerini çeksinler!

ALEMİ GERZEK SANAN ŞÖHRETİMSİLER…

Şöhretimsinin biri, adı Öykü Çelik. Gazetenin birine konuşmuş. Pek bir havalı.

Önce manşete çıkacak cümleyi kurup çıkarmış ağzından: “Bana yaklaşmaya kalkan erkek önce destur çekmeli.”

Okuyunca, “Vay vay vay, demek ki erkeklerle mesafesini kendisi ayarlayan bir karakter” diyorsunuz.

“Dişiliğe değil, kişiliğe önem veren biri demek ki” diyorsunuz.

Sonra bir de bakıyorsunuz sayfanın başka bir yerinde ağzından çıkardığı başka bir cümle duruyor: “Kilo alınca kalçam daha bir seksi oldu.”

Hem “Bana yaklaşanı…” diyeceksiniz, hem de “Ahanda kalçama bak!” Alem de gerzek ya yiyecek. Ve maalesef oltaya gelecek epeyce de gerzek var… Kız ne yapsın?

BU KİTAP ÖNEMLİ

Uzun zamandır kitap önerisinde bulunmuyordum. Sanırım okuma alışkanlığından umudu kesmiştim.

Sonra fark ettim ki, her konuşmamda mutlaka “güven” konusu üzerinde özellikle duruyorum.

Okura bu konuda bir kitap önermek istedim. “Bu Kitap Önemli” köşesinde bulabilirsiniz. Bir de aklımda kalan son fotoğrafa göz atın derim.

AKLIMDA KALAN

Eş muhtarlık: Edirne’nin bir köyü. 101 seçmeni, iki muhtar adayı var. Oylar sayılmış. İki aday da 50’şer oy almış. Bir oy geçersiz. Seçim kurulu kura çekip hangisinin muhtar olacağını belirleyecekmiş. Olur mu öyle şey? Çabaysa ikisininki de çaba. Haksa ikisinin de hakkı. Nasıl ki, eş başkanlık diye bir şey varsa, oyları eşit çıkanlara da uygulansın ve eş muhtarlık olsun. Oylar eşitse, eş belediye başkanlığı bile olabilir. Ammaa, kura asla hakkaniyetli bir yol değildir. Eş muhtarlık olmuyorsa (bence olur da) yeniden seçime gidilsin o zaman.