Nuran YILDIZ

YÜCE ATATÜRK!

----- 09.12.2013 - 00:01 -----

Yüce Atatürk!
Yüce Atatürk.
Yüce Atatürk,
Yüce Atatürk:
Yüce Atatürk…
Yüce Atatürk)
Yüce Atatürk(
Yüce Atatürk;

Bugüne kadar futbol deyince aklımıza dört büyükler geldiği, Fethiyespor gelmediği için özür dilerim.

Defalarca yazsam da adınızı, hakkımda bu nedenle disiplin soruşturması açılmayacağı için özür dilerim.

Trilyonları olmayan. Gösterişi olmayan. Çıkıp gelip İstanbul’a. Ülkenin en havalı, dünyanın en büyük statlarından birinin orta yerinde. Hem de büyük reklamverenleri olmaksızın. Kalabalık taraftarları yokken…

Ligin en güçlü takımına karton bir duvar muamelesi yaptılar, parmaklarıyla dokununca yıktılar.

Bu ülkenin kimsesiz gençliğinin “imkânsızı başarmanın mümkün olduğunu” sizden öğrendiklerini unuttuğumuz için özür dilerim.

Çıkıp herkesin kafasına sizin adını çaktıları için TFF tarafından disipline verildiler. Bugünleri gördüğümüz için özür dilerim.

Fethiyespor’un onurlu insanlarına, 5 Şubat 1933’te, Bursa’da söylediklerinizi anımsatmak isterim. Savunmalarında işe yarar belki.

Ne demiştiniz Bursa’da: “(Türk genci) Diyecek ki, ‘ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Müdahalemde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.’ İşte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği!”

Yüce Atatürk!.,:…)(;
Bir tek soru işareti yok size seslenişimizin sonunda. Anlayana yeterlidir.

BAŞBAKAN İÇİN KAÇAN FIRSAT

Başbakanın iletişim yönetimine neler oluyor?

O kendine güvenli, yukardan bakan iletişim tarzı nereye gitti?

Cemaatle kavgasında yapılmayacak hataları nasıl yaptılar, yapıyorlar?

Bir kadın bakanın elini tutup havaya kaldırmasının cemaat medyasında haber yapılmasına o kadar büyük tepki vermek gerekli miydi?

Oysa. Cumartesi Tekirdağ’da açıkladığı kadın adayının da elini tutup havaya kaldırsaydı, iyi olmaz mıydı?

Böyle bir meydan okuma fırsatı kaçar mıydı?

EYVAH!

Geçen yıl, Ali Sabancı Pizza Hut’ı alacak dediklerinde bir panik olmuştum ki sormayın, okurlarım bilir.

Ya Sabancı pizzayı da Pegasus gibi satmaya kalkar da her şeyden ayrı para isterse? Ya maliyetleri düşürmek için güvenlik ve temizlikten taviz verirse diye.

Neyse ki, Sabancı pizzacıyı almadı ya da alamadı. Bir “ohhh” çekmiştim o zamanlar.

Şimdi de Galatasaray’a başkan olmayı aklından geçiriyormuş! Düşünebiliyor musunuz? Bir maça gideceksiniz, koltuğa ayrı, futbolcuların her biri için ayrı para ödeyeceksiniz. Maazallah Galatasaray kazanırsa galibiyet primini taraftar olarak ödeyeceksiniz, her gol için ekstra ödeme yapacaksınız!

İyi haber, şimdi değil, ilerde bir gün GS başkanlığını düşünüyormuş. Umarım epeyce ilerde bir gündür.

AKLIMDA KALAN

Uluslararası Siyasal İletişim Kongresi: Geçen perşembe günü, İstanbul’da, akademisyenler, uygulamacılar, politikacılar siyasal iletişimi konuştuk. İşte notlarım: 1. Katılımcıların çoğu Ankara’dandı ve herkes herkese bu kongrenin Ankara’da yapılmamasının nedenini sordu. 2. Gördüğüm kadarıyla bilgi ve düşünce üretimi büyük bir kriz içinde, yeni bir bilgi öğrenmediğim gibi, şaşırtıcı bir veriyle de karşılaşmadım. 3. İlgi yine de fazlaydı. 4. Katılımcılar konuşmacıya değil de projeksiyondan yansıyan görüntülere bakıyordu. 5. Konuşmacının işlevi dış ses olmaktan öte değildi. Bunu fark eden ben konuşmama şöyle başladım: “Size bir iyi, bir kötü haberim var. İyi haber, kısa konuşacağım. Kötü haber, projeksiyon falan yok, bana bakmak zorunda kalacaksınız.” 6. Sonuçta, yine Ankaralılar İstanbul’a gitti, birbirleriyle orada karşılaştılar, tanıştılar, döndüler.