Nuran YILDIZ

BEN SEÇMEK İSTEMİYORUM!

----- 23.05.2013 - 08:40 -----

Gerçekten. Hiçbir şeyi. Hiç kimseyi. Sırada ne varsa alayım, ruh halindeyim. O derece.

2014’de kaç seçim olacağı tartışılıyor, ruh halime inat. Kaç seçim olursa olsun bende fark etmiyor.

İktidar partisi çoğunluğa sahip. 2014’e istediği kadar seçim sığdırabilir.

Muhalefet partilerinin seçimden kaçmaları düşünülemez, her an seçime hazır olmaları gerektiğinden.

Oysa ben. Ne insan düşlerini zorlayacak kadar güzel ayakkabılar içinden, ne de restoranda önüme konan birbirinden lezzetli yemekler arasından seçim yapmak istemiyorum.

Kaldı ki, ne mevcut siyasi partiler arasından ne de ortaya koydukları önerilerin içinden seçim yapmak istemiyorum.

5 yaşındaki yeğenim Aral’a “gel öpeceğim” dediğimde, önümden durur neresinden öpmek istediğimi sorardı. İkimiz de bilirdik, ensesini seçerdim. Dün aynı sahnede, “fark etmez” dedim, “nereni uzatırsan.” Tuhaf tuhaf baktı yüzüme, yine de dönüp arkasını, başını eğip ensesini açığa çıkardı. Öpüverdim. O derece “seçmek” fiilinden uzaktayım.

Seçenek bolluğu ile seçenek yokluğu aynı kapıya çıkar. Kaç seçim yaparlarsa yapsınlar, bende fark etmiyor. “Seçenek”, bugünlerde fazlasıyla sorunlu sözcük.

Şimdi diyeceksiniz ki, “Demokrasiye kötü örnek oluyorsun.” Ben de diyeceğim ki “Sizi kandırmışlar. Ne demokrasisi?” Böylece karmaşık, zor bir tartışmanın içine düşmüş olacağız.

En iyisi üstüme gelmeyin, ruhum seçmeye uygun değil. Zorlarsanız en fazla “sıradaki neyse o” demek zorunda kalırım ki, hiç istemiyorum.

“AŞK SAHİP OLMAK DEĞİLDİR”

Gazetede bir ölüm ilanı. Belli ki yazan, büyük bir aşktan kalan acıdan ve özlemden kıvranıyor.

16 yıl sürmüş kocaman bir aşk, kadının ölümüyle kanamaya başlamış. Büyük aşklarda ölüm asla tek kişilik olmaz. Biri ölünce diğeri de yaşıyor sayılmaz.

Ölümden ödünç verilmiş günleri sayıyor adam. İlana yazmış. En sevdiği şarkının sözlerini hatırlatıp (“Sanki hiç gitmemiş hep var gibi…”) “Halâ çok güzel sen olmasan da Sen’le olmak” diyor. Bir daha gelmeyeceğini bildiği aşkını bekleyeceğine tüm Türkiye’yi şahit gösteriyor.

İlanın sonunda bir cümle var: Aşk sahip olmak değildir.

Öylece bakıyorum. Geçip gidemiyorum başka sayfaya.

Aşk sahip olmak değilse nedir? Sahip olmayı delicesine istemeye asılı kalmak! Mülkiyet güdüsünün en somut ve de en soyut yoğunlaştığı duygu aşk. Orada bir yerde olması yetmez. O mutlaka sizin yaşam alanınızın içinde bir yerde olmalıdır. Aksi durumda alınan her soluk eksiktir.

“Boxing Helena” filmini bilir misiniz? Aşk ve sahip olmak dendiğinde o film gelir aklıma oturur. Bir cerrahın aşık olduğu kadının ellerini, kollarını, bacaklarını keserek, canlı bir beden ve baş olarak masasına koyması unutulacak şey mi? Delilik hali.

Aşk, sahip olmakla delilik arasındaki çizginin sınırında durur. Az ötesi kafayı yemek, az berisi eksiklik ve tatminsizlik.

Düşündüm, ilandaki cümleye baktım ve kararımı verdim: Aşk sahip olma isteğine asılı yaşamaktır. Sahip olduğunuz anda bitmesi de bundandır.

AKLIMDA KALAN

Devlet seks kitabı yazarsa saçmalığı: Cinsel ilişki. Seks. Sevişmek. Üçü de birbirinden farklı eylemler. Hayata derinlikli bakarsanız. Yok, yüzeysel takılırsanız hepsi de aynı kapıya çıkar. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı “Evlilik ve Seks” konulu bir kitapçık bastırmış. “Cinsel ilişki”nin reklamını yapmışlar kendilerince. Kilo almayı engeller, kalbi korur, uykusuzluğu bitirir, yaşlanmayı geciktirir, baş ağrılarını azaltır, vücudu forma sokar falan filan. Böyle saçma şey duymadım! “Cinsel ilişki” herhalde reklama hiç ihtiyaç duymayan tek alan. İğrenç, berbat deseniz de, harika, süper deseniz de alıcısı değişmez. Yumurta peşine takılmış sperm fotoğrafları yeterince anlatıyor durumu. Bir yandan reklamını yapıp insanlara seksi satmaya kalkacaksınız, bir yandan “Hoop, evlenmeden olmaz!” diyeceksiniz. Üstelik bu ikisini de aynı kitapçıkta yapacaksınız. Sonra da insanlardan ağırbaşlı, dengeli davranışlar bekleyeceksiniz. Kimse cahillerden çekmez. Ama herkes kendisini uzman sanan cahillerden çeker.