Nuran YILDIZ

ÖTEKİ TARAFTAN YAZIYORUM…

----- 26.01.2011 - 00:01 -----

Şimdi sanırsınız ki öldüm, “iyi saatte olsunlar”a karıştım ve o taraftan bildiriyorum! Ölsem ve de “iyi saatte olsunlar”a karışsam ne diye bir de o taraftan bu tarafa laf yetiştirmeye kalkayım? Uzandığım yerde ermişken huzura…

“Öteki taraf”tan kastım, şimdi olduğum taraf. Yok, AKP’lilerin yanından da bildirmiyorum. İdeolojik duruş, bizim sülalede öyle “her gelenle yola düşelim” ruh haline hiç girmez.

Bulunduğum taraf, ülkede olup bitene bir Fransız edasıyla bakanların tarafı!

“Hangi politikacı, hangisine, hangi küfürle çakmış” merakı hiçbir etik, söylemsel, politik kaygı içermeksizin boş zaman öldürme eylemiymiş de habersizmişim.

Yargı ele geçirilmiş. Son kaleler fethedilmiş.

Süheyl Batum kimleri vekil yapmak istemiş de Gürsel Tekin “Bi Dakka kardeşim” demiş, öylece bakılıyor bu tarafta.

Kars’taki heykeli yıkım kararı almışlar da, Kanuni’nin özel yaşamına girilmesi (adamın özel yaşamı yüzlerce cariye sayesinde fazlasıyla kamusal farkında değiller) ayıpmış da falan…

İçinde “seks” ve “alkol” gibi provoke edici sözcükler geçmese kolumu kaldırıp da Bülent Arınç’ı eleştirmezdim bile…

Öylesine asude bu taraf. Boş boş bakıyorsun, önünden geçip giden meselelere.

En hafifinden bir omuz silkiyorsun işte…

Diyeceksiniz ki “Niye?”

Ben de diyeceğim ki, zaten herkes her şeyi biliyor, kimi görmezden geliyor, kimi laf yetiştiriyor. Var mı değişen bir durum? Yok.

Öteki tarafta olmanın lüksü, beriki tarafta olup bitenler yokmuş gibi davranmak. “Peki bu iç huzursuzluğun ne?” derseniz, orada durun işte, o konuya hiç girmeyin derim.

YEMEK EVDE YENİR…

Dışarıda yemek furyası yaşanıyor. Parası olan da olmayan da “Hadi yemeğe gidelim” havasında.

Dışarıda yemek bir sosyalleşme uğraşı. Sürekli dışarıda yemek ise bana göre bir patolojik vakıa.

Bir arkadaşım “Hadi yemeğe gidelim” dese, bin dereden su getiririm gitmemek için.

Aynı arkadaşım “Hadi bize yemeğe gel” dese koşa koşa giderim.

Normal durum, yemek evde yenir!

Dışarıda yemek, bir istisnadır. Sürekli dışarıda yemek ise bir piyasa dayatması! Bana uymaz.

AKLIMDA KALAN

İstanbul Üniversitesi’nin Beyazıt Yangın Kulesi’ne kazandırdığı işlev: Biz Ankara Üniversitesi olarak “Ankara’nın Üniversitesi” olmaya çaba sarfediyoruz. Kentin tüm durumlarıyla etkileşmek, sorunlarının çözümüne katkıda bulunmak, kent halkı ve bilim arasında köprü olmak için çalışıyoruz. İstanbul Üniversitesi’nin kampüs içinde bulunan yangın kulesini Siemens işbirliğiyle ışıklandırmasını kıskandım o yüzden. Üstelik ışıklarına da meteorolojik anlamlar yükleyerek işlev kazandırılması ise kıskançlığımı ikiye katladı. Şehir gösteriye uygun ortamlar sununca geriye hayal kurmak kalıyor haliyle.