Nuran YILDIZ

SUSSANIZA UTANÇTAN…

----- 21.06.2010 - 00:01 -----

Bu yazının özeti şu: Bizi yönetenleri ilk terk eden duygu “utanma duygusu” olsa gerek.

Belki de en doğrusu Yılmaz Özdil gibi içinden geleni yapıp iki cümleden sonrasını boş bırakmak…

Ama boşluk şimdi 12 şehidin anasının kucağında kıvranıyor. Baştan kaçıncı, sondan kaçıncı 12 şehit belli değil. Arada bir yerde kıstırıldık. Arada bir yerde kaybolduk.

Nasıl? Kim? Hepimiz biliyoruz yanıtları, hiçbirimiz bilmiyoruz. Bu nasıl iş? Bu nasıl bir denklem?

Gün geçmiyor ki tabutlara uzanıyoruz bir bir, tabutlar yan yana uzanıyor… Bedenlerimizde hain ölüm yaraları. Acım tarif edilesi değil, ama acıdan ölmelere yatan anaların acısı yanında zavallı kalıyor benimki.

Konuşuyor birileri ekranlarda. Susmuyorlar.

Neymiş? ABD istihbaratı kesmişmiş. Irak’ın kuzeyinden istihbarat servis edilmiyormuş. Sussanıza biraz, utansanıza…

Kendi ülkesinin istihbaratını başka ülkelere ihale eden bir ülke teslim olmamış sayılır mı? Sömürgeleşmemiş olur mu? Kapısına kilit vurulmamış mıdır sizce?

Sussanıza utançtan.

İstihbaratçıları özel telefonları, yatak odalarını dikizlemeyi iş edinmişken, teröristler burnumuzun ucunda cirit atıyor, sussanıza utançtan.

Utanmasızca konuşacağınıza…

Her yıl bu vakitler şehit mevsimiymiş, öyle diyordu Başbakan. Hakkari’deydi, 12 tabutluk hasada bakıyordu dün. İktidarda tam sekiz yıl… Uçakta “Tarihi fırsat artık açılıyoruz” diyeli 13 ay… Sussanıza utançtan.

Utanmasızca konuşacağınıza…

Teröriste önce “bana güven” diyerek Habur’da kucağını açıp, sonra “yanlış yapmışım sizi hapse attım” dersen, böyle olur teröristin intikamı… Sussanıza utançtan.

BIKTIM…

Had bilmek marifettir…

Ne bilip ne bilmediğini bilmek fazilet…

Her şeyi bildiğini sanmak ise gaflet…

Ülkenin üzerine ne zaman kara bir bulut çökse gaflete boğulmuş adamlar kaplıyor ekranları. Teröristler çıktı mı ortaya, bunlar da çıkıyorlar…

Bir tür akbaba desem değil…

Terörü bilmezler. Ulusal güvenlik kavramı oturdukları güvenlikli sitelerden bir adım öteye gitmez. Terör uzmanı gibi konuşurlar ama.

Analiz yaparlar… Akıl verirler… Eleştirirler…

Ne zaman şehit cenazeleri kaldırsak, ekranların çekirge sürüleri basar halinden bıkıp usandım…

Dün akşam oturdum televizyonun başına. Avni Özgürel, Mehmet Altan, Mehmet Metiner konuşuyorlardı yine… Gerisini ben saymayayım, siz sayarsınız zaten…

AKLIMDA KALAN

Grup Yorum’un “biz”li anlatımı: Kendi tanımlarıyla “devrimci müzik” yapan Grup Yorum’un üyelerinin Yeşim Çobankent’e söylediklerini okurken yüzüme bir gülümseme yayıldı. Protestler. Düzene itirazları var. Kardeşlik, özgürlük, barış, yoksullukta ve varsıllıkta eşitlik istiyorlar. Hani şu liberal takımın “demode” diye burun kıvırdıkları söylemin türküsünü çığırıyorlar. Beni gülümsetense liberal takımın “demode” dediği sözcükleri durmadan, bıkmadan, korkmadan müzikle yoğuran Grup Yorum’un İnönü Stadı’ndaki konserine 55 bin kişinin dolması! Sanırım bu liberal takım pek çok kavramı yanlış bildiği gibi “demode” kavramını da bilmiyor. Esas aklımda kalan kısmıysa, Grup Yorum’un 55 bin kişilik kalabalığı açıklarken söyledikleri şu sözler: “Bu işin sırrı insanlara ‘biz’ dedirtebilmekte…” Hep buna inandım, toplamak bölmekten daha kolay bir işlemdir…