Nuran YILDIZ

DİNİME KÜFREDEN…

----- 07.06.2010 - 00:01 -----

Karmaşık, hassas, zorlu durumları açıklayan sözler açısından bir hayli zengin bir kültüre sahibiz.

Başbakan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu popülist olmakla eleştirdi ya… Aklıma hangi sözümüz geldi dersiniz? Dinime küfreden bari Müslüman olsa…

Kemal Beyi “popülist olma” diye uyaran Başbakan, siyasi varoluşunu sınır tanımayan popülizmine borçlu bildiğim kadarıyla.

“One minute”ten tutun da bir tür “altın günü gezmesi”ne dönen açılım toplantılarında, popülizmin simgesi isimleri toplayıp açılımı anlatması nedir ki?

Seda Sayan’ı, Bülent Ersoy’u toplayıp açılım anlatacaksın, başkasına “popülist olma” öğüdü vereceksin.

Türkan Şoray, Kenan İmirzalıoğlu’yla açılımı tartışacaksın, başkasına “popülist olma” diyeceksin.

Tuna Kiremitçi, Ahmet Selçuk İlkan’ı açılımın paydaşı yapması bir yana, “popülist olma” demesinin sabahı koşup Fatih Terim’e, Hakan Şükür’e açılım anlatacaksın.

Anlatacaksın demek bile doğru değil, bir de açılmayan açılımı anımsatması gerekiyor sanırım. İzledim, spor adamları kürsüde konuşma yapan Başbakana “neden buradayım” der gibi bakıyorlardı sanki…

Pele’den girip Muhammed Ali’den çıkıp özlü sözler aktarması da bir yana…

Başbakan, Kılıçdaroğlu’na “Popülist olma” derken, “Popülist olma Kılıçdaroğlu, senden popülist ben varım” demek istiyor olabilir mi?

Son söz; Sayın Başbakan popülizm konusunda kaygılanmanız gereken son kişi Kemal Kılıçdaroğlu olmalı. Çünkü onun halkta yarattığı heyecan ve gördüğü destek popülizmden değil, içtenliğinden geliyor..

İYİ, KÖTÜ, ÇİRKİN…

İYİ: İnsanlık vicdanına seslenmek yerine dinler savaşına dönüştürülmeye çalışılan Gazze krizinde, Başbakan Tevrat’ın altıncı emri “Öldürmeyeceksin”i anımsattı. Kılıçdaroğlu aynı referanstan sekizinci emir “Çalmayacaksın” ve dokuzuncu emir “Yalan söylemeyeceksin” dedi. İyi ve doğrunun tüm dinlerin ortak paydası olduğuna çok iyi bir örnek olmadı mı bu?

KÖTÜ: AKP'li Kürşad Tüzmen " Başbakan uçurumdan atlarsa peşinden atlarız, töre budur" demişti ya. Eminim bu sözleri nedeniyle partililer tarafından sırtı sıvazlanmış, Başbakanın kalbindeki merdivenleri hızla tırmanmıştır. Hayattaki duruşunu taşıdığı dünya görüşüne değil de, başka birine bağlamak ne kötü.

ÇİRKİN: Türk futbolunun en başarılı teknik adamlarından biridir Şenol Güneş. Ne var ki değeri bilinmiyor. Medyanın kendisiyle çelik-çomak oynamasına izin vermediğinden olsa gerek. Güneş, Başbakanın spor adamlarıyla yaptığı açılım toplantısına katılmak için Dolmabahçe’ye gelmiş, davetli listesinde adı yok diye kapıdan çevrilmiş. Başbakan da “Bizim korumalar böyle cinslik yapar” demiş. Bence yapılan çirkin. Zira Şenol Güneş o sırada içeride olmayı en fazla hak eden spor adamıydı.

HAYRAN OLDUM!

Pazar sabahı, TRT Haber’i izliyorum. Stüdyoda iki konuk var. Adam konuşurken düşünüyorum: “Bu adam da ne kadar Rüstem Batum’a benziyor, sahi Rüstem Batum diye biri vardı, acaba şimdi ne yapıyor?”

Alt yazıda adamın adı yazıveriyor: Rüstem Batum. O kadar sığ, o kadar saçma şeyler söylüyor ki bir yüzyıl daha Rüstem’siz yaşamak istiyorum.

Diğer konuk Ceren Kenar. Aktivist. Genç Siviller hareketinden. Genç Siviller’in aktivist yaratıcılıklarını sevsem de politik duruşlarını sorunlu bulurum. Ceren onlardan! Onlardan ama fark etmiyor, konuşma tarzını seviyorum.

Müthiş bir özgüven. Oturuşundan, ağzından çıkan sözcüklere kadar öyle bir özgüven inşa ediyor ki zihnimin orta yerine kendi heykelini dikiyor. “Keşke” diyorum, “keşke bu müthiş genç kız üzerine konuştuğu konular hakkında başka kaynaklardan da okuma yapsa…”

Ceren’le aynı Türkiye’yi hayal ettiğimizi biliyorum. Ama ayrı yerlerde duruyoruz. Ayrı cümleler kuruyoruz. Yorumlarımız ayrı. Yine de “Keşke Ceren’le aynı yolda yürüseydik” demekten kendimi alamıyorum…

Yayından sonra Ceren’i arayıp paylaştım tüm aklımdan geçenleri… Bilirsiniz, iyiyi de kötüyü de hiç içimde tutamam…

OKUYUCU SİTEMİ

Yıllardır hem siyaset, hem aşk hem de hayat yazarım köşelerimde. Bilirsiniz.

Bu web sitesini açtığımdan bu yana ne yapıyorum?

Pazartesi, çarşamba gündelik, politik konular yazıyorum.

Cuma günleri? Hayat, aşk ve ilişki… Hiç değiştirmiyorum.

Geçen cuma da öyle yaptım.

Ancak Cihan G. isimli okurum sitem etmiş. Ülkede onca önemli mesele varken neden onları yazmadığıma epeyce üzülmüş.

Kızdım.

Siz değil misiniz, siyasete girdiğim için yazılarımda aksama ve değişiklik olur diye endişelenen?

Hem cuma yazımın başlığı olan “Tanımadığın Birini Düşman Bellemek”ten daha gündeme uygun bir konu olabilir miydi ki?

AKLIMDA KALAN

Ellerimdeki kına: Birkaç gün önce bir yakınımın kına gecesindeydim. Şimdiye kadar gittiğim tüm kına gecelerinde yaptığım gibi geline yakılan kınadan avuç içime de yaktım. Bir kınaseverim ben. Kına gecesine gitmişsem kınalı elle eve dönerim. Kınalı avucumun kokusu hoşuma gider. Her defasında da aynı şey başıma gelir. Elimi görenler “Aaa kına değil mi o?” diyerek üçüncü bir kolum çıkmış gibi şaşkınlaşırlar… “Nasıl yani?” derler. Seslerinde biraz “sen de mi taşralı muhabbeti” tonlaması vardır. Yabancılaşma dediğiniz şeyi uzakta aramayacaksınız. Kınası yakılmadan düğünü olmayan kızların, kınası olmadan askere gidemeyen erkeklerin ülkesinde kına yakılmış el gördüğünde şaşkınlaşanlarda, burnunuzun dibinde duruyor yabancılaşma…