Nuran YILDIZ

BEN’İ BEN’DEN UZAK TUTUN!

----- 08.03.2010 - 00:01 -----

“Benim milletim.”

“Benim valim.”

“Benim partim.”

“Benim belediye başkanım.”

“Benim Meclis’im.”

Buraya kadar sorun yok. Ama…

“Benim medyam…” diyecek oluyor, “Yok henüz değil, 3-5 yazar daha atılsın, ondan sonra…” diyor birileri.

“Benim yargım..” diyecek oluyor, “Henüz değil az kaldı ama… ” diyorlar kulağına.

“Benim askerim..” konusunu hepten geçiniz.

Başbakan öyle kaptırmış ki kendini “her şeyin tek sahibinin kendisi olduğu” fikrine, esas demesi gereken cümleyi bir türlü söylemiyor. Onu da Başbakanın yerine ben söyleyeyim en iyisi:

“Ben’i ben’den uzak tutun!”

KADIN DİPLOMASİSİ…

Diplomasi dış politikaya ait bir kavram. Ülkeler arası ilişkiler sistemi bir tür. İki ülke askerleri arasında olanına “askeri diplomasi” deniyor ki en güçlü diplomasi bu oluyor. İki ülke arasındaki ilişkilerin dışında, bir ülke yönetiminin, diğer ülkelerin halklarını hedef alan, onları ikna odaklı olanına da “kamu diplomasisi” diyoruz. X ülkenin (genelde bu X, ABD oluyor) pozitif imaja sahip temsilcilerinin başka ülkelerde gönül kazanması işi.

Yeni bir kavram da ben eklemek istiyorum: “Kadın diplomasisi.” Kadınların diğer kadınlarla iyi ilişkiler geliştirerek, o kadınların etki alanlarını biçimlendirmesi işini bu kavram iyi açıklamaz mı?

Diplomat eşlerinin düzenlediği kapalı devre organizasyonları kastetmiyorum. Kastettiğim, önemli adamların eşlerinin düzenledikleri faaliyetlerle diğer kadınları bir araya getirmesi. Kadınlar arasında ilişki ağları oluşturması.

“Kadın diplomasisi”ni başarıyla uygulayanlar genelde sağ cenahtan çıkıyor. Solu temsil ettiğini söyleyen kadınlar genelde kızıl ya da röfleyle sonradan sarılaşmış saçlarıyla etrafa üstten üstten bakmaktan öteye geçmiyorlar. Maalesef.

(Bir imaj araştırması yapılsa, bizimkilerin negatif imajlarında bu saç renginin büyük yeri olduğunu görecekler.)

“Kadın diplomasisi”ni sağda en iyi uygulayanlardan biri Nevin Gökçek. Kanaatim o ki, kocasının seçim kazanmasının en büyük ve en önemli nedeni Nevin Hanım. “Nasıl oluyor da Melih Gökçek seçim kazanabiliyor?” diye şaşıranlara yanıt Nevin Hanımda.

Cumartesi günü Ankara Shereton’da “yılın kadınları ödülleri” organize etmişti. Bir muhalefet partisinin kongresinde bile öyle kalabalık yoktur, otelin dışına taşıyordu o kadar. Kimler yoktu ki… Gazeteci kadınlar, iş kadınları, medya patronlarının kadınları, türbanlı kadınlar (ki onlar siyasetçi yakınlarıydı genelde), mankenler ve sosyete gülleri. İstanbul Ankara’ya akmış denebilirdi.

Yok, ben de orada değildim. Sıraladığım bu kadın gruplarının hiç birine dahil olmadığım gibi, onların davet edeceği kadın gruplarına dahil olmayı becerenlerden de olmadım.

Davetli değildim ama Shereton’daydım. İstanbul’dan çok sevdiğim iki kadın Gökçek’lerin töreni için gelmişlerdi. Onlar beni, ben de onları görmek isteyince otel lobisinde buluştuk. Gözlemlerim oradan.

Gerçekten de “kadın diplomasisi”ne hakim olanlar, erkekler dünyasına da hakim olur. Belirteyim istedim.

İKİ KADIN

8 Mart ruh durumundan olsa gerek kadınlardan devam.

Ülkem kadın konusunda rol model eksikliğinden oldukça muzdariptir. Bir türlü ateşinin düşmemesi de ondan.

Oysa çocuklarımızın, kızlarımızın ve oğullarımızın rol model kadınlara ihtiyacı var. Son zamanlarda bu eksikliği gideren, açığı kapatan iki kadını izliyorum, ışık gibiler. Girdikleri her yer aydınlanıyor.

Birisi Emine Ülker Tarhan. YARSAV Başkanı. Öyle naif, öyle sade ve öyle konularına hakim ki “işte bu” diyorsunuz. İşte özlediğimiz, Mustafa Kemal’in örnek kadını. Öyle narin ki korkuyorum hoyrat ortamda kırılıp incinmesinden. Ama o, tüm kırılgan görüntüsünün ötesinde demir gibi sağlam duruyor, sorumlulukla mücadele veriyor.

Diğeri İnci Aksoy. Bir kısmınız onun kim olduğunu bile bilmez. Çünkü medyanın uyduruk kadınları arasına girmez. İnci Hanım onu tanıdığım günden beri milim şaşmaksızın sanat için, sanatın gelişip yayılması için çalışır. Hiç mi yorulmaz? Yorulmuyor. Hiç mi durmaz? Durmuyor. Çünkü toplumun terapisinin yolunun sanattan geçtiğine inanıyor. Hepimiz için, hepimiz adına sanatı yaşamın içine katmak için adeta çırpınıyor.

Sevgili İnci Aksoy EKAVART sanat galerisini insanlara sunmak için ne çok çalıştı.Siyasetle iş dünyasıyla mücadele etti. Nakdi kârlara odaklı kafalara sanatın toplumsal kârını anlattı, anlattı. İstanbul canlı, üretken bir sanat merkezi kazandı. Türkiye’nin ilk ve sanırım tek sanat televizyonu olan ekavart.tv’yi kurdu. En son AVM’lerde uydu sanat merkezleri zorunluluğu için yasa çıkarmayı bile başardı, başaracak. Egemen Bağış’ın desteğiyle. Tasarı Meclis’te.

Ülkemin ve çocuklarımızın Emine Ülker Tarhan ve İnci Aksoy gibi kadınlara ihtiyacı var…

AKLIMDA KALAN

Deniz Baykal’ı ve Demet Akalın’ı alkışlama isteğim: Deniz Baykal’ı alkışlamak istedim. Büyük olasılık CHP ile ilgisi olmayan ancak kendilerini CHP’li gibi sunarak çarşaf yırtan kadınlara koyduğu tavır için. Yırtmanın, yok etmenin, yakmanın CHP’nin tarzı olmadığını, olamayacağını net bir biçimde ortaya koyduğu için. Demet Akalın’ı da alkışlamak istedim. Diyarbakırlılar hakkında kullandığı şanssız benzetme nedeniyle İstiklâl Marşı’nı yazma ve beş sayfa yorumlama cezasını avukatı “temyiz edeceğiz” dediğinde, keşke yapmasalar demiştim. Demet Akalın sanki beni duymuş gibi “Böyle bir cezaya keyifle katlanırım, yazmaya başladım bile” dediği için. Her ikisine de kocaman bir alkış.