Nuran YILDIZ

BAYKAL’A NOTLAR…

----- 02.11.2009 - 00:01 -----

Sayın Baykal bilir ki sözümü esirgemem. İyisine iyi, kötüsüne kötü derim. İyisine denk gelmek zor olsa da böyledir bu. Şimdilerde “yeni siyaset”in meşrebini daha bir kavradı sanki. Titreyip kendisine gelmiş gibi.

Öyle bir performans sergiliyor ki, anlatsalar inanılır türden değil. Öyle bir performans ki “CHP’nin şanssızlığı” etiketini çıkarıp, “CHP’nin şansı” etiketini yapıştırıveriyor göğsüne.

Hem miyop aynı zamanda hipermetrop, ilerisini, gerisini görme özürlü medyaya da direniyor. İzin vermiyor kafasını karıştırmalarına. İyi de ediyor.

Radikal’in “Yeter Artık Baykal” manşeti Baykal’ın utancı değil. Bu manşet, İsmet Berkan’ın boynuna haber kaynağı-gazeteci mesafesizliğinin utanç tabelası olarak asılıveriyor.

CHP lideri “kamera olmazsa görüşmem” diyor. Aklım çıkıyor vazgeçecek diye, vazgeçmiyor, dediği yerde duruyor.

Şimdi de erken seçim polemiğine öyle bir yerden giriyor ki, böyle giderse Erdoğan’ı “seçimden kaçan” imajının orta yerine itiverecek sanki.

Tam Baykal hızını almışken, ben fırsatı yakalamışken birkaç öneride bulunmazsam olmaz;

1. Söylemini değiştirmesinin zamanıdır. AKP’nin ak dediğine kara demekten vazgeçip bakir alanlara girmeli. Örneğin, Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin sahte yeşil kart kullanan kadın için verdiği “Esas suçlu kadını güvencesiz bırakan devlettir” kararı, açılım derdindeki hükümete karşı sosyal devletli muhalefet fırsatı sunuyor ki bu kaymaklı baklava gibi bir şeydir.

2. Erdoğan’ın çektiği alana girmek yerine kendi alanını yaratmak lazımdır.

3. Hukuk, sağlık, ekonomi konularında hizmet alımı çaresizliğinden kurtulup düşünce üretim ekiplerinin harekete geçme zamanıdır.

4. Arkasından eksik olmayan, bir tür yapışık kardeş izlenimi veren ve daha çok da tarih öncesi tipleri zihnimize çağıran Ramses’leşmiş ekip yerine genç siyasetçileri öne çıkarmanın zamanıdır.

5. Bildik ve sempatik isimlerin, parti adına görüş belirten antipatik, sıkıcı sözcülerin yerini almasının da zamanıdır.

Bildiğim, Baykal giderse CHP’de değişim olmaz, CHP değişecekse bunu gerçekleştirecek olan bizzat Baykal’ın kendisidir.

TSK’YA EN BÜYÜK ZARARI KİM VERİR?

Her gün sayfa sayfa orduyu yıpratıcı haber yapan Taraf gazetesi mi?

Neredeyse tüm varlığını Türk Ordusunu kalesinden düşürmeye adamış Fetullah Gülen cemaati mi?

Zafer çığlıkları atıp, “biz kazandık” diye medyada boy gösteren PKK’lar mı?

TSK’ya en büyük zararı vermede onların hiç biri, Dolmabahçe’yle meşhur, Ergenekon savcısına güya espri yapan şu emekli general kadar zarar veremez. Hiç biri…

RUH ÇAĞIRMA MI, DİRİLİŞ Mİ DEMOKRAT PARTİ?

Aylar önce demiştim ki “Bu iş bu kez olur.” Habertürk’teki köşemde yazmıştım. Neden olacağının ipuçlarını da bir bir sıralamıştım.

Oldu. Hem de görkemli bir şekilde.

Demokrat Parti’nin yöneticilerine aylar önceki saptamama temel olan iki hatırlatmayı tekrar yapmalıyım;

Bir, “medya küçümsüyorsa umut etmek lazım” demişim. Medyatik süreçler siyasi süreçlerin önüne geçmemeliydi. Geçmedi. Medyanın birleşme sürecine sırt çevirmesi kongre salonunun dolmasına engel oldu mu? Olmadı.

Dün burun kıvıran gazeteci bugün yalakalığa soyunacak. Bizim siyasetçi yalakalığa fazlaca teşnedir çünkü. Gazetelerinin, televizyonlarının kapılarını açacak.

Aman dikkat! Aman dikkat!

İki, demiştim ki bu birleşmeden bir şey çıkması için Mesut Yılmaz, Tansu Çiller elini çekmelidir. Dün okudum GİK listesini. Bir tür Michael Jackson’un “Thriller” klipindeki zombi yığını.

Eskiler ihtiraslarına gem vuramazsa bu birleşme bir tür ruh çağırma olur, gem vurabilirlerse birleşmenin diriliş olması çok mümkündür.

Aman dikkat! Aman dikkat!

AKLIMDA KALAN

Bir ihbar mektubu yazma isteği: İhbar mektuplarının zirve yaptığı günlerdeyiz. Çocuklarımızın rol modelleri ihbarcılar, jurnalciler oldu, yazık. İçimde bir ihbar mektubu yazma, bir jurnalci olma hissi yükseliyor ki sormayın. Alsam bir kağıt kalem elime, yazsam. Desem ki, “pastadan çıkartarak Mustafa Kemal’e hakaretten” İstanbul Valisini, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanını, “İrticayla Mücadele Eylem Planı’nda darbe olasılığına yoğunlaşıp, irticayı es geçme” suçundan savcıları, “açılım adı altında halkı alenen birbirine düşürmekten” Hükümeti, “halkı vatan, millet, asker kavramından soğutma” suçundan tüm liboş gazetecileri, bir bir adlarını yaza yaza ihbar etsem… Acaba diyorum yapsam böyle bir şey işe yarar mı? Aklıma takılıyor işte…